28 Eylül 2008 Pazar

BAYRAM HAZIRLIKLARI



Ramazan bayramı yaklaştıkça herkesi tatlı bir telaş alır. Bayramda büyüklerini, akraba ve arkadaşlarını ziyaret edecek ve bayramın keyfini doyasıya yaşamak isteyenlere yardımcı olabilecek ipuçları bu yazıyı okumayı tavsiye ederim.

1. Ev Temizliği

Eğer bu bayram arkadaş, akraba veya aile büyüklerini ziyaret edecekseniz, size de gelebileceklerini düşünerek ev temizliğini de bayram listenize eklemelisiniz. Bayram günü misafiri ağırlayacağınız salon, mutfak ve banyonun temizliği önemlidir. Tozları almayı, perdelerinizi temizlemeyi veya kuru temizlemeye vermeyi , servis yapacağınız yemek ve çay takımınız dolapta uzun süre kullanılmadan durduysa bayram öncesi bir kere yıkamayı ihmal etmeyin.

2. İkram edilecekleri belirlemek

Ramazan da bayram ziyaretinin olmazsa olmazı tatlı ve şekeri önceden ayarlayın. Tatlılarından memnun kaldığınız bir pastaneye önceden özel sipariş verebilir, evde yapmayı tercih edebilir veya dışarıdan satın alabilirsiniz.

Evde yapacaklar benim kalburabastıyı deneyebilirler;)
Dışardan satın alacaklar tatlılarda fiyat maliyet ilişkisini kontrol etmeliler. Uzmanlar ,"1 kilogram şeker 2 YTL iken 5 YTL'ye baklava satılıyorsa, şeker yerine aspartam, antep fıstığı yerine bezelye kullanılmış olabileceğini unutmayın" diyorlar.

3. Bayram için yiyecek alışverişi:

Açken, yorgunken veya dar zamanda alışveriş yapmak genellikle olumsuz sonuçlanır. Alışverişe çıkmadan önce alınacakların listesinin hazırlanması, alışveriş sırasında gereksiz ürün almanızı ve fazla para harcamanızı engelleyecektir. Bütçemiz ihtiyaçları karşılamaya yetmiyor ise ihtiyaç listesindeki miktar azaltmalı yada lüks sayılabilecek olanları listeden çıkartmalısınız.

Alamadıklarınız için üzülmeyin. Unutmayın ki bayramda sevdikleriniz size, pahalı çikolatalar, tatlılar yemek için değil, sizi sevdikleri için görmeye geliyorlar.

Ürünün tazeliğini kontrol etmeyi ve üretim ve son kullanım tarihine dikkate etmeyi atlamayın. Ambalajı bozuk ürünler ile sadece ambalajı güzel olduğu için hiçbir ürün satın alınmamalıdır. Açıkta satılan ürünler ile paketleme anında kullan at eldivenler kullanılmadan satıcının direkt el teması ile paketlediği ürünleri almayın.

4. Bayram öncesi saçları boyatmak

Bayram günü yaklaştıkça kuaför salonları, saçlarını boyatmak isteyenlerle kalabalıklaşmaya başlar. Bu nedenle saçlarımızda değişiklik , yeni bir kesim veya renk düşünüyorsak en uygun zaman arifeden 5-10 gün öncesidir. Bayram gününde stres yaşamamak ve fazla para ödememek için sadece fön çektirmek için kuaför salonlarını düşünmelisiniz.

5. Bayram gününde güzel giyinmek:

Bayramda herkes çok özenli giyinir. Güzel giyinmek için çok para harcamak gerekmiyor. Doğal bir makyaj, sezonun renkleri gri veya siyah bir elbise veya etek bluzu ve uyumlu akakabı, çoraplarla bayram boyu şık olabilirsiniz.

6. Küçüklere harçlık vermek

Küçüklüğünüzde yaşadığınız bayram gününü aklınıza getirin ve itiraf edin. Küçükken aldığınız harçlık sizi ne kadar da mutlu etmişti. Şimdi büyük ikramiye size çıksa heralde o kadar sevinirdiniz. O zaman sevdiğiniz küçükleri mutlu etmek için size bir fırsat. Harçlıklar için ufak bir miktarı şimdiden bir kenara ayırın.

Mutlu ve keyifli bir bayram geçirmenizi dileğiyle...

John Hopkins'den KANSER Raporu

SEVGİLİ ARKADAŞLAR,
SAĞLIKLI GÜNLER DİLEĞİYLE...
L.G.E

Bu makale hayatınızda sizin için önemli olan

herkes tarafından okunmalıdır...

1) Herkesin vücudunda kanser hücreleri vardır. Bu kanser hücreleri

birkaç milyara kadar çoğalmadıkça standart testlerde görülmezler.

Doktorlar kanser hastalarına tedaviden sonra vücutlarında artık kanser

hücresi kalmadığını söyledikleri zaman, bu yalnızca kanser hücrelerinin

testlerle saptanamayacak düzeyde olduğu anlamına gelir.

2) Bir kişinin hayatı boyunca 6 ile 10 kez kanser hücreleri oluşabilir.

3) Kişinin bağışıklık sistemi güçlü olduğu zaman kanser hücreleri yok

edilir ve çoğalarak tümör oluşturmalarına engel olunur.

4) Bir kişide kanser olması, o kişide çoklu beslenme eksikliği olduğuna

işaret eder. Bunlar genetik, çevresel, beslenme ve yaşam tarzı

faktörlerine bağlı olabilir.

5) Çoklu beslenme eksiklini yenebilmek için diyeti değiştirmek ve ek

takviye almak bağışıklık sistemini güçlendirir.

6) Kemoterapi hem hızl çoğalan kanser hücrelerini, hem de kemik

iliğinde, sindirim sisteminde v.s.'deki hızlı büyüyen sağlıklı hücreleri yok

eder ve karaciğer, böbrekler, kalp, akciğerler v.s.'de organ tahribatına

yol açar.

7) Radyasyon kanser hücrelerini yok ederken; sağlıklı hücre, doku ve

organları da yakar, yaralar ve zarar verir.

8) Kemoterapi ve radyasyon başlangıçta tümörün küçülmesine yol açar.

Kemoterapi ve radyasyon tedavisinin uzaması tümörün daha fazla yok

olmasna yol açmaz.

9) Kemoterapi ve radyasyondan dolayı vücut çok fazla toksin

yüklenmesine maruz kalınca, bağışıklık sistemi ya tehlikeye düşer, ya da

yıkılır; dolayısıyla kişi çeşitli enfeksiyonlara ve komplikasyonlara yenik

düşer.

10) Kemoterapi ve radyasyon kanser hücrelerinde mutasyona neden

olabilir ve dirençlerinin artarak yok edilmelerini zorlaştırabilir. Cerrahi

işlem de kanser hücrelerinin başka taraflara atlamasına neden olabilir.

11) Kanser hücreleri ile savaşmakta etkili bir yöntem ise onları çoğalmak

için ihtiyaçları olan gıdalardan yoksun ve aç bırakmaktır.



KANSER HÜCRELERİ AŞAĞIDAKİLERLE BESLENİRLER:

a- Şeker kanser besleyicidir. Şekeri kesilerek kanser hücrelerinin önemli

bir gıdası kesilmiş olur. NutraSweet, Equal, Spoonful v.s. gibi

tatlandırıcılar zararlı olan Aspartam ile yapılırlar. Daha iyi bir tatlandırıcı

Manuka balı veya molastır, ama az miktarda alınmalıdırlar. Sofra tuzunda

beyazlatıcı olarak kimyasallar bulunmaktadır. Daha iyi bir seçenek

Bragg'in aminosu veya deniz tuzudur.

b- Süt vücudun, özellikle sindirim sisteminde, mukus üretmesine neden

olur. Kanser mukusla beslenir. Süt yerine tatlandırılmamış soya sütü

tüketilerek kanser hücreleri aç bırakılabilir.

c- Kanser hücreleri asit ortamda gelişirler. Et temelli diyet asittir ve sığır

eti veya domuz eti yerine bol balık ve az tavuk eti yemek en iyisidir. Ette,

özellikle kanserli kişilere zararı olan, canlı hayvan antibiyotikleri,

büyüme hormonları ve parazitleri bulunur.

d- %80 taze sebze ve meyve suyu, kepekli tahıllar, tohumlar, nohutgiller

ve biraz meyveden oluşan bir diyet vücudu bazik (alkali) ortamda tutar.

%20 de fasulye içeren pişmiş gıdalardan oluşabilir. Taze sebze suları

kolayca emilip 15 dakika içinde hücre düzeyine ulaşabilen ve sağlıklı

hücreleri besleyen ve çoğalmalarını hızlandıran canlı enzimler içerirler.

Sağlıklı hücre üretimi için gerekli olan canlı enzimlerin sağlanması

amacıyla, taze sebze (sebzelerin çoğunluğu ve fasulye filizi) yiyin veya

suyunu için ve günde 2-3 kez çiğ sebze yiyin. Enzimler 40o C'de yok

olurlar.

e- Yüksek kafein içerikli kahve, çay ve çikolatadan uzak durun. Yeşil çay

daha iyi bir seçenektir ve kanserle savaşan özellikleri vardır. Bilinen

toksinler ve ağır metaller içeren musluk suyu yerine arıtılmış veya

filtrelenmiş su içiniz. Damıtılmış su asittir, kaçınılmalıdır.

12) Et proteininin sindirimi zordur ve çok sindirim enzimi ister.

Bağırsaklarda duran sindirilmemiş et çürür ve daha çok toksin

birikimine neden olur.

13) Kanser hücrelerinin duvarları sert protein ile kaplıdır. Et yemekten

kaçınarak veya azaltarak, kanser hücrelerinin protein duvarlarına

saldıran enzimler daha çok açığa çıkar ve vücudun öldürücü

hücrelerinin kanser hücrelerini yok etmelerini sağlar.

14) Bazı destek maddeleri (IP6, Flor-ssence, Essiac, anti-oksidanlar,

vitaminler, mineraller, EFA'lar v.s..) bağışıklık sistemini güçlendirerek,

vücudun kendi öldürücü hücrelerinin kanser hücrelerini yok etmesine

yardımcı olur. E vitamini gibi di(er destek maddelerinin de, vücudun

hasarlı, istenmeyen veya ihtiyaç olmayan hücrelerin atılmasının normal

yolu olan, apoptoziz veya programlanmış hücre ölümüne yardımcı

olduğu bilinmektedir.

15) Kanser zihinsel, bedeni ve ruhsal bir hastalıktır. Öngörülü ve olumlu

bir ruh kanser savaşçısını muzaffer yapar. Öfke, affetmezlik ve acı

bedeni stresli ve asitli bir ortama sokar. Seven ve affeden bir ruha sahip

olmayı öğrenin. Sakin olmayı ve hayatın tadını çıkarmayı öğrenin.

16) Kanser hücreleri oksijenli ortamda gelişemezler. Günlük egzersizler

ve derin nefes alma hücre düzeyine kadar daha fazla oksijen alınmasına

yardımcı olur. Oksijen terapisi kanser hücrelerini yok etmek için diğer

bir yöntemdir.



JOHN HOPKINS HASTANESİ'NDEN KANSER GÜNCELLEMESİ

1) Mikrodalga fırına plastik kap koymayınız.

2) Dondurucuya su şişesi koymaynız.

3) Mikro dalga fırınına plastik ambalaj koymayınız.

4) John Hopkins Hastanesi bunu yakın bir zamanda bülteninde

yayınlamıştır. Bu bilgi Walter Reed Ordu Tıp Merkezi tarafndan da

yayınlanmaktadır. Dioksin kimyasalları kansere, özellikle de göğüs

kanserine, neden olmaktadır. Dioksinler vücudumuzun hücreleri için son

derece zehirlidir. Plastik şişelerdeki suyu dondurmayınız, çünkü bu

plastiğin içindeki dioksinin salınmasına neden olur.

Castle Hastanesi Sağlıklılık Programı Yöneticisi Dr. Edward Fujimoto bu

sağlık tehdidini anlatmak için yakınlarda bir televizyon programına çıktı.

Dioksinleri ve bizim için ne kadar kötü olduklarını anlattı. Plastik kaplar

içindeki yiyeceklerimizi mikrodalga fırınlarda ısıtmamamız gerektiğini

söyledi. Bu özellikle de yağlı yiyecekler için geçerli. (Jngilizce metindeki

fat sözcüğünün gerçek anlamı hayvansal yağdır.) Söylediğine göre yağ,

yüksek sıcaklık ve plastik kombinasyonu dioksinin gıdaya geçmesine ve

sonunda vücudumuzun hücrelerine ulaşmasına neden olmaktadır.

Bunun yerine kendisi yemekleri ısıtmak için Corning Ware, Pyrex gibi

cam kaplar veya seramik kaplar kullanılmasını tavsiye etmektedir. Yani

hazır yemek ve çorbalar ısıtılmadan önce ambalajından çıkarılıp uygun

kaplara konulmalıdır.

Kağıt uygundur, ama kağıdın içinde de ne olduğu bilinmemektedir.

Sıcaklığa dayanıklı cam kap kullanmak daha güvenlidir. Kendisi yakın bir

zamanda fast food restoranlarının plastik köpük kaplardan kağıt kaplara

döndüğünü de hatırlattı. Nedenlerden bir dioksin sorunuydu.

Kendisi plastik ambalaj malzemesi ile örtülmüş yiyeceklerin mikrodalga

fırında pişirilmesinin aynı derecede sakıncalı olduğunu da söyledi.

Yiyecekler radyasyona maruz kalıp ısınıca, yüksek sıcaklıkta plastiğin

içindeki zehirli toksinler eriyip yiyeceklerin üstüne damlamaktadır.

Yiyecekler plastik yerine kağıt havlu ile örtülebilir.

10 Eylül 2008 Çarşamba

ZİL ÇALDI



2008/2009 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI

ÖĞRETMEN-ÖĞRENCİ- VELİLERİMİZE HAYIRLI OLSUN!

YENİ ÖĞRETİM YILI,

BAŞARI-SAĞLIK-HUZUR-MUTLULUKLA GEÇSİN...


Okulların açılmasıyla birlikte öğrenci kıyafetleri ve yapılacak

değişiklikler konuşuldu.

Öğrenci, taşıdığı kıyafeti özenle ve gururla giymeli! Kişi sevdiği-

benimsediği kıyafet içinde kendisini rahat ve özgür hisseder;)

Umarım uygulamaya geçildiğinde deforme edilmeden giyilsin...

L.G.E


İlköğretim öğrencilerinin "mavi önlük" giyme zorunluluğunu gelecek eğitim-öğretim yılından itibaren kaldırmayı planlayan Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), ilköğretim ve liseler için yeni kıyafet modellerini internetten yayımladı.

MEB, web sayfasından "Kamuoyuna Duyuru" başlığıyla yaptığı açıklamada,
planlanan yeni düzenlemeyle 2009-2010 eğitim öğretim yılından itibaren ilköğretim okullarında "mavi önlük" mecburiyetinin kaldırılacağı belirtildi. İlköğretim ve ortaöğretim okul kıyafetlerine ilişkin modellerin MEB Kız Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü tarafından yapılan çalışmayla geliştirildiği belirtilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Yapılacak bu düzenleme ile kıyafet serbestisi getirilmemekte olup,
okullarımızdaki tertip, düzen ve disiplinden vazgeçmek mümkün bulunmamaktadır.

Bununla, okul disiplini içerisinde öğrencilerimizin rahat edebilecekleri
kıyafetlerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Ayrıca öğrenci velilerinin okul
kıyafetlerini 2008-2009 eğitim-öğretim yılı için temin ettikleri ve kıyafet
üreticilerinin yine bu yıl için kıyafet ürettikleri de dikkate alınarak veliler
ve üreticilerin mali sıkıntıya girmemeleri bakımından bir yıl öncesinden bu yeni uygulamanın kamuoyu ile paylaşılmasının uygun olacağı değerlendirilmiştir."
İnternetten yayımlanan kıyafet modelleri ilköğretim 1, 2, 3, 4, 5.
sınıflar, 6, 7, 8. sınıflar ve ortaöğretim öğrencileri için ayrı ayrı
tasarlandı. "Kış" ve "Bahar" mevsimleri için farklı hazırlanan modellerin
"spor" tarzları dikkat çekti.



Kaynaklar: İnternet haber...
meb.gov.tr Devamı ...

6 Eylül 2008 Cumartesi

RAMAZANDA ARA ÖĞÜNÜ ATLAMAYIN

SEVGİLİ ARKADAŞLAR,

RAMAZAN AYINDA SAĞLIKLI BESLENME KONUSUNDA DİKKATLİ OLMALI!

KENDİ ADIMA DİKKAT ETMEYE ÇALIŞIYORUM ANCAK; BİR BİLENİ DEVAMLI TAKİP EDİYORUM.

PROF.Dr. Osman MÜFTÜOĞLU'NUN "RAMAZANDA ARA ÖĞÜNÜ ATLAMAYIN" ÖNERİLERİNDEN BİR BÖLÜMÜ

ARA ÖĞÜNLERİ SEVEN VE İHMAL ETMEYEN BİRİ OLARAK PAYLAŞMAK İSTEDİM.

L.G.E

Ramazan ayının en güzel yanı o sonsuz duaların ve ibadetlerin yanı sıra, mükemmel hazırlanmış iftar sofralarıdır... "Mükemmel hazırlanmış" dediğimde aklınıza ilk olarak ne geldi? Hatta burada neler geldi mi demeliydim? Zengin Türk mutfağının mezeleriyle başlayan, çorbayla devam eden, ana yemeğin hangisi olduğuna ve olacağına karar veremediğiniz yemekler, yanında özenle hazırlanmış salatalar ve ve gün boyunca yemeyi hayal ettiğiniz yemek üstü tatlılar...


KUZENİMİN GELİNİ SEVGİLİ ZÜBEYDE BU ENFES TATLI VE POĞAÇALARI BİZE İKRAM ETMİŞTİ, ELLERİNE SAĞLIK! RAMAZANDAN SONRA FAZLA OLMAMAK KAYDIYLA YEMENİN SAKINCASI YOK;)

Peki bütün gün aç kalmış bir mideye bunları yollamaya ne kadar hakkınız var? İşte burada miktar ön plana çıkıyor ve her zaman her yerde önemli olan "miktar" ramazanda da önemini hatırlatıyor.

Bu ramazanda iftar saatinin geç olması nedeniyle, ara öğün yapma alışkanlığı atlanabilir. Bu durum enerji alımınızı azaltacaktır. İftardan 2 saat sonra ve yatmadan 2 saat önceye ayarlanmış ara öğün saatini şimdiden kurun. Ara öğününüzü düşük kalorili ve besin değeri yüksek besinlerden oluşmasını sağlayın:

- Meyve

- Az yağlı süt veya yoğurt

- 1-2 adet tam ceviz veya 5-6 adet fındık/badem

- Sütlü tatlı veya meyve tatlısı (Haftada 1-2 gün.)

31 Ağustos 2008 Pazar

HAYIRLI RAMAZANLAR...



SEVGİLİ ARKADAŞLAR,
Ramazan ayı hepimize hayırlı olsun...
L.G.E

"Bu ay yardımlaşma ayıdır"

"Bu ay mü'minlerin rızkını arttıracak aydır"

Ramazan veya Ramazan ayı (Arapça: رمضان), Hicri takvime göre yılın dokuzuncu ayı. İslamiyet'te Ramazan, oruç tutma ayıdır ve kutsal kabul edilir.

Arapça kökenli bir sözcük olan "Ramazan", "Ramaza" (çok sıcak olma) kökünden gelir. Bunun nedeni muhtemelen Ramazan orucu ibadeti ilk uygulanmaya başlandığında yaz aylarına tekabül ediyor olmasıdır.[1] Bazı Arap ülkelerinde Ramazan yerine "Fitr" sözcüğü kullanılır. Fitr, Arapça kahvaltı demektir.

Ramazan ayının zamanı Hicri Takvim'e göre düzenlenir. Hicri takvim, Halife Ömer'in zamanında düzenlenmiştir.

Hicri Takvim bir ay takvimi olduğu için yıllar, miladi takvimden 11 - 12 gün kısadır. Bunun sonucu olarak Ramazan ayı her sene miladi takvimde öne kayar. Yaklaşık olarak her 32 senede bir, Ramazan ayı aynı tarihlere denk gelir.

2007 yılında, Türkiye'de Ramazan ayı, 13 Eylül ve 11 Ekim tarihleri arasında gerçekleşmiştir.[2]


Bakara Suresi'ne göre Kur'an'ın İslam peygamberi Muhammed'e gönderilmesi Ramazan ayında başlamıştır ve bu ay içinde "oruç" tutmak müslümanlara emredilmiştir. İlgili ayet şöyledir:

"O Ramazan ayı ki, insanları irşad için, hak ile batılı ayırt eden, hidayet ve deliller halinde bulunan Kur'an onda indirildi. Onun için sizden her kim bu aya erişirse oruç tutsun. Kim de hasta veya yolculukta ise tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde kaza etsin. Allah size kolaylık diliyor, zorluk dilemiyor. Bir de o sayıyı tamamlamanızı ve size gösterdiği doğru yol üzere kendisini yüceltmenizi istiyor. Umulur ki, şükredesiniz!" (Bakara suresi 185. ayet)[3]
Bu ay boyunca gündoğumundan önceki alacakaranlık ile günbatımından sonraki alacakaranlık arasında yemek-içmek ve cinsel ilişkide bulunmak Müslümanlara yasak kılınmıştır. Mükellef olan Müslümanların Ramazan orucunu tutması farzdır[4].

29 Ağustos 2008 Cuma

30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI

KUTLU OLSUN...


Zafer Bayramı, Türkiye Cumhuriyeti'nin ulusal bayramı. Her yıl 30 Ağustos günü yurt çapında törenlerle kutlanır. Zafer Bayramı, 1922 yılında 26 Ağustos'ta başlayıp, 30 Ağustos'ta Dumlupınar'da Mustafa Kemal'in başkumandanlığında zaferle sonuçlanan Başkomutanlık Meydan Muharebesi'ni (Büyük Taarruz) anmak için kutlanan bayramdır. İşgal birliklerinin ülke sınırlarını terketmesi daha sonra gerçekleşse de, 30 Ağustos sembolik olarak ülke topraklarının geri alındığı günü temsil eder.

Zafer Bayramı, ilk defa 30 Ağustos 1923 günü Afyonkarahisar, Ankara ve İzmir'de kutlanmıştır. Resmî olarak Zafer Bayramı ilân edilmesi 1935 yılının Mayıs ayında olmuştur. Zafer Bayramı, tüm yurtta törenlerle kutlanır. Devlet erkânı ve bir çok vatandaş, Ankara'da Anıtkabir'i, diğer illerde de anıt ve şehitlikleri ziyaret edip, Mustafa Kemal Atatürk'e, silâh arkadaşlarına ve komutasında savaşmış askerlere şükranlarını sunar. Hemen hemen her yerleşim yerinde, askerî birlikler geçit törenlerine katılır. Ayrıca dış temsilciliklerde de çeşitli kutlamalar yapılır. 30 Ağustos günü, Türkiye'de resmî tatildir.

Her yıl, Kara Harp Okulu bu tarihte mezun verir. Tüm subay rütbe değişiklikleri bu tarihte geçerli olur.
Kaynak: Vikipedi

26 Ağustos 2008 Salı

SAĞLIĞIMIZI KORUYALIM...

SEVGİLİ ARKADAŞLAR,
TATİL DÖNÜŞÜ GÜZEL BİR HAFTA VE SAĞLIKLI GÜNLER DİLEĞİYLE, TATİLDE OKUDUĞUM VE BENİ YAKINDAN İLGİLENDİREN KONULARI SİZİNLE PAYLAŞMAK İSTEDİM. SAĞLIKLA İLGİLİ HİÇ BİR KONU GÖZARDI EDİLMEMELİ!
SEVGİLER...
L.G.E


Meme kanserine E, kan kanserine karşı C vitamini
Medical Park Göztepe Hastanesi Kanser Hastanesi Onkoloji Direktörü Prof. Dr. Erkan Topuz kanserden korunmak için vitaminlerden destek alınması gerektiğini belirterek, konuyla ilgili sorularımızı yanıtladı.

* Kanserden korumak için hangi vitaminler kullanılmalı? Meme kanserine karşı soya yağı ve keten tohumu yağı önemlidir. Ayrıca bu besinlerin yemek dışında haplarını da alabilirsiniz. Lahana ve yeşil çay hapı da meme kanserine karşı koruyucudur. Memelerinde fibro kistik yapısı bulunanlar yani kanser riski olanlara; selemyum, E vitamini ve lahana hapını öneririm.

* Genetik mirasında kanser olan kişiler nasıl korunmalı? Ailesinde meme kanseri bulunan kişi kilo almayacak, spor yapacak, yağlı gıdalardan kaçınacak. Kırmızı eti azaltacak ve bu sırada da bazı koruyucu besinlerden destek alacak. Hormonlu gıdaları hayatından çıkartmalı, bol bol yoğurt, yağsız beyaz peynir, çökelek yemelidir. Kalsiyumlu gıdaları almak ve günde bir adet 100 miligram aspirin kullanmak da koruyucu olur. Kadınların böyle bir riski varsa doğum kontrol hapı kullanmamaya dikkat etsinler.

EV YOĞURDU TÜKETİN

* Meme kanserinden korunmak için neler yenmeli? Meme kanserinde korunmada ve tedavide beslenmenin önemini sakın küçümsemeyin. Ailesinde meme kanseri bulunanlar bir ömür boyu doğru beslenirlerse bu risklerini yüzde 60 oranında önleyebilirler. Risk grubunda olan kişiler sütten kaçınsın; probiyotik yoğurt yesin ya da ev yoğurdu yapsınlar. Evde yapılan yani bakteri içeren yoğurt; hem kanserden korunmada hem de tedavi sırasında etkilidir. Peyniri bile aslında evde yapın. Yoğurt öneriyorum ama eğer bağırsakta emilimi olan birtakım ilaçlar kullanıyorsanız; o zaman yoğurt yemenizin bir sakıncası olup olmadığını doktorunuza sorun.

* Kolon kanserine karşı nasıl bir korunma öneriyorsunuz? Tamamlayıcı tıp özellikle genetik kökenli kanserler üzerinde etkilidir. Tabiat devamlı zehirlendiği çin kanser oranı günden güne artıyor. Tamamlayıcı tıbbın en önemli rolü ailesinde meme kanseri, kolon kanseri ve prostat kanseri bulunan kişilerdir. Folik asit kolon kanseri için çok yararlıdır. Kalsiyum ve 'shitek mantarı' çok etkilidir. Mide kanserlerinde selenyum, E vitamini ve sarmısak hapı öneririm. Mide kanserlerinde ayrıca tedavi sırasında da meyan kökü, köpek balığı ekstresi önerilir. Yemek borusu ve ağız kanserlerinde ise E vitamini, selenyum ve betakaroten tavsiye edilmektedir.

EKİNEZYA ETKİN KORUR

* Kan kökenli kanserlerden nasıl korunulabilir? Altı ayda bir ekinezya hapı tüketin. Sürekli kullanmayın, bir partinin sonunda ara verin. Ekinezya bünyenizi korur, gribe karşı güçlenirsiniz. Grip lenfomaların başlıca nedenidir. C vitamini ve köpek balığı ekstresi hapları da yararlı olur. Lenfomalarda ve hatta bütün bağışıklık sistemi hastalıklarında havuç gibi sebzeler ya da bunların hapları kullanılabilir.

* Mesane kanserlerine karşı korunmak için ne yapmalı? Selenyum, E vitamini, beta karoten, Omega-3 son derece yararlıdır. Kanser tedavisinde yüksek miktarda C vitamini de çok etkilidir. Melatonin ise gece yatmadan 15-20 miligram tavsiye edilir. Araştırmalar; gece yatmadan alınan melatoninin beyin tümörleri üzerinde etkili olduğunu gösterdi. Beyin tümörlerinde ayrıca selenyum, E vitamini ve Omega-3 de önerilir. Böbrek tümörlerinde de bu besin destekleri kulanılabilir.
Kaynak: Sabah Gazetesi

16 Ağustos 2008 Cumartesi

HAYIRLI KANDİLLER...



Berat Kandili (Beraat Kandili) İslam dininde kutsal kabul edilen

gecelerden biridir. Şaban ayının ondördüncü gününü onbeşinci gününe

bağlayan gecesi Beraat gecesidir. Esasında Kandil Geceleri Peygamber

Muhammed'in buyruklarında yer almamaktadır. H.3. asırdan itibaren

mistik çevrelerde kutlanmaya başlanmış ve II. Selim'den itibaren

minarelerde kandil yakılmasıyla kandil adını almıştır.


Aslı "Berâettir." Beraat sözlükte, "bir zorluktan kurtarmak ve berî olmak"

demektir. Bu geceye, bereketli ve feyizli bir gece olması sebebiyle

mübarek gece; günahların affı ve kulların temize çıkarılması sebebiyle

Beraat gecesi ve kulların ihsana kavuşmaları nedeniyle de rahmet

gecesi gibi adlar da verilmiştir.

Kaynak: Vikipedi...

VİŞNELİ KEK



Sevgili Arkadaşlar,

Yaz tatili nedeniyle Sivasta annemdeyim, sık ziyarete gelemiyorum!

Ziyaretiniz için teşekkürler, telafi edeceğim;)

Annemin bahçesindeki Vişneler değerlendirildi! bu güzel Vişneli kek sevgili

yeğenim Ertuğrul' un eşi Tülay'dan, bana yaptı, emeğine sağlık!


Afiyet olsun

L.G.E

VİŞNELİ KEK



Malzemeler

5 yumurta

1 bardak yoğurt veya süt

1,5 bardak toz şeker

1 bardak sıvı yağ

1 kâse vişne

1 paket kabartma tozu

1 paket vanilya



Yumurta ile şeker şeker eriyinceye kadar çırpılır, yağ- süt veya yoğurt

katılarak karıştırılır. Koyulaşmaya başlayınca yavaş yavaş un ilave edilir. Kek

kıvamından biraz koyu olunca biraz un serpilerek vanilya ve kabartma tozu

ilave edilir. Vişneler unlanarak karşıma eklenir. Yağlanmış kek kalıbına

dökülür. 190- 200 derecede 45 dakika pişirilir. Krem şanti veya arzuya göre

sosla servis yapılır.



Sevgili yeğenim Gülşen'in kızı Elif (bu yıl 6. sınıfa geçti) kendi tarzında yeni

bir Vişneli pasta yaptı;) Ellerine sağlık Elifciğim...

28 Temmuz 2008 Pazartesi

MİRAÇ KANDİLİ



Feyiz ve bereketin coştuğu mübarek gecelerimizden biri de

Miraç Gecesidir. Miraç bir yükseliştir, bütün süfli duygulardan,

beşeri hislerden ter temiz bir kulluğa, en yüce mertebeye

terakki ediştir. Resulullahın (a.s.m.) şahsında insanlığın önüne

açılmış sınırsız bir terakki ufkudur.

Bu ulvi seyahat, mucizelerin en büyüğüdür. Miraç mucizesi

Kur'ân-ı Kerimde âyetlerle anlatılmış ve varlığı inkâr

edilemeyecek bir şekilde ortaya konmuştur. Bu îlâhî yolculuğun

ilk merhalesi olan Mescid-i Aksâya kadarki safha Kur'ân'da

şöyle anlatılır:




“Âyetlerimizden bir kısmını ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan alıp çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya seyahat ettiren Allah, her türlü noksandan münezzehtir. Şüphesiz ki O her şeyi hakkıyla işiten, herşeyi hakkıyla görendir.” (İsra Suresi, 1)


Miraçın ikinci merhalesi de Mescid-i Aksâdan başlayarak semânın bütün tabakalarından geçip tâ İlâhi huzura varmasıdır. Bu safha da Necm Sûresinde şöyle' anlatılır:

“O ufkun en yukarısında idi. Sonra indi ve yaklaştı. Nihayet kendisine iki yay kadar, hatta daha da yakın oldu. Sonra da vahyolunacak şeyi Allah kuluna vahyetti. O’nun gördüğünü kalbi yalanlamadı. Şimdi O’nun gördüğü hakkında onunla mücadele mi edeceksiniz? And olsun ki onu bir kere daha hakiki suretinde gördü. Sidre-i Müntehâda gördü. Ki, onun yanında Me'vâ Cenneti vardır. O zaman Sidre'yi Allah'ın nuru kaplamıştı. Gözü ne şaştı, ne de başka bir şeye baktı. And olsun ki Rabbinin âyetlerinden en büyüklerini gördü.” (Necm Suresi, 7-18.)

17 Temmuz 2008 Perşembe

KOMŞULUK


İnsan ilişkileri, toplumların dışa yansıyan gerçek yüzüdür. Türk toplumunda ne yazık ki her geçen gün insan ilişkileri bencillik ve adam sendecilik nedenleriyle yok olmakta, yaşadığımız büyük kentlerde önemini yitirmektedir. İstanbulda her binada 90 ailenin yaşadığı 8 bina bulunan bir sitedeyim. Evimi, çevremi benimsedim ve orada olmayı seviyorum.Buna karşın yaşam koşulları eski komşuluk ilişkilerine izin vermiyor! Ancak; karşılaştığım komşularımla yada binaya girip çıkanlarla karşılaştığımda selam vermeyi önemsiyorum. Bazen selama karşılık vermeyi bile ihmal eden yada tanımadığı insanla göz göze geldiği halde selam vermekten kaçınan insanlar bazı değerlerin yitirilmesine neden oluyor.
Günümüzde sık rastlanmayan fedakar ve sevgi dolu komşuluk ilişkileri halen bazı çevrelerde yaşanmakta. En güzel komşuluk ilişkileri örneğine büyük ağabeyim Doğan Erdinç ve ailesinin yaşadığı Ankara Sincan ilçesi Kuzey Kafkas sitesinde tanık oldum.
Kendi evlerine taşındıktan sonra hepimizin yaşamında olduğu gibi mutlu ve hüzünlü günler bu sitede yaşanmıştır. Sevgili yeğenim Giray’ ın düğünü 26 Temmuzda Ankarada. Bu nedenle ailece birlikteyiz. Düğün öncesi hazırlıklarda yakından izlediğim paylaşım güzel bir “imece halkası” Bu halkayı oluşturan hanımlar her gün biraraya gelerek düğün için gerekli hazırlıkları yapıyorlar. Dün düğün tatlısı yaptılar, bu gün yaprak sarması yapacaklar, yarın Halguane yapacaklar ve düğün için gelen misafirlere ikram edecekler. Bende onların örnek çalışmasını sizlerle paylaşmak için fotoğraflıyorum. Ağabeyimin eşi Jan ablamın komşuları kimler mi? Cihan- Sevim- İfakat-Meral- Nurcan- Meryem- Saime- Seyhan- Yeğenim Sırma hanımlar. Bu hanımların iyi günde kötü günde mutlaka paylaştıkları güzel beceri ve hünerleri var! Ayrıca adı geçen hanımlar ev işleri ve çocuklarının bakından arta kalan zamanlarda Tarhana- Mantı- Börek, Çörek- Erişte-Turşu- Reçel- Örgü- Dantel yaparak aile bütçesine katkıda bulunuyorlar
“İmece Halkası iyi günlerde paylaşımlara devam etsin” dileğiyle teşekkürler sevgili komşular…

L.G.E


16 Temmuz 2008 Çarşamba

HALGUANE



SEVGİLİ ARKADAŞLAR,
"HALGUANE" BİR ÇERKEZ SİMİDİ OLUP DÜĞÜNLERDE, TOPLANTILARDA ÇAYA EŞLİK EDER. YEĞENİMİN DÜĞÜNÜ NEDENİYLE ANKARADAYIM. BU GÜN SEVGİLİ YEĞENİM SIRMA'NIN YAPTIĞI NEFİS HALGUANE TARİFİNİ SİZİNLE PAYLAŞMAK İSTEDİM.
DÜĞÜN TATLISI VE DİĞER LEZZETLERE SIRA GELECEK;)

Malzemeler
1 su bardağı su
1 su bardağı ılık süt
1 su bardağından az sıvı yağ
Yarım küp yaş maya
1 adet yumurta akı(sarısı üzerine sürülecek)
Malzemeler karıştırılır, kulak memesi yumuşaklığında hamur yapılır, avuç içine sığacak büyüklükte bezeler hamur tahtasında simit yapmak üzere uzatılarak yuvarlanır, kıvrılarak şekil verilir, yağlanmş tepsiye dizilir, üzerine yumurta sarısı sürülür, 200 derecede fırında kızartılır. Arzuya göre sıcak yada soğuk içecekle servis yapılır.
Afiyet olsun…
L.G.E

11 Temmuz 2008 Cuma

HİNDİSTAN CEVİZLİ KURABİYE

SEVGİLİ ARKADAŞLAR,
ÇAY SAATİNE HİNDİSTAN CEVİZLİ KURABİYELER GETİRDİM;)
Ps: Kurabiyeler Pınar yengemden.
Hayırlı cumalar, gönlünüzce güzellikler dileğiyle...
L.G.E

MALZEMELER
3 yumurta sarısı
5 kaşık toz şeker
250 gr oda sıcaklığında margarin
3 kaşık hindistan cevizi
kabartma tozu
un
Malzemeler karıştırılır, aldığı kadar un ve üzerine kabartma tozu eklenir, yumuşak kurabiye hamuru yapılır. Bir Kaseye alınan yumurta akına batırılan kurabiyeler tabaktaki 2 kaşık hindistan cevizine bulayarak tepsiye dizilir. 175 derecede fırında kızartılır, servis tabağına alınır.
Afiyet olsun...

5 Temmuz 2008 Cumartesi

SEVGİ NE İŞE YARAR?

Sevgisiz her şey yavandır, tatsızdır. Sevgi, mutluluğun mayasıdır. Sevgi, sevinç sebebidir. Sevgiyle, zindan saray olur… Sevgisiz saray, zindanlaşır. Hz. Mevlânâ'nın deyimiyle, "Sevgiden acılar tatlanır, bakırlar altınlaşır, sevgiden tortular saflaşır, dertler derman olur.
Ölü, sevgiden dirilir. Şah, sevgiden köle olur.
Allah'a karşı bu sevgi, ilimdendir.
Saçma sapan biri, böyle bir tahta nasıl kurulur?
Eksik bir ilim, nasıl doğurur bu aşkı?
Eksik ilimden, eksik bir aşk doğar maddeye karşı…"
İlim sevgiyi artırır. Bilgisizlik ise, korkuyu…
Bu sebeple, bizi sevgisinden sevgisiyle yaratmış olan Yüceler Yücesi Rabbimiz, tanındığı, bilindiği ölçüde sevilir…
O'na dair bilgimiz arttıkça, sevgimiz de daha bir artar, coşar, taşar…
Yarattıklarını bilmek, Yaratan'ın sonsuz ve sınırsız ihtişamına götürür bizi… Hayret ve hayranlık içinde kalırız. Eserden, Eser Sahibi'ne, varlıktan Var Eden'e, yollar açıldıkça; yaratılış sebebimiz olan İMAN, tahkike erer, kesinleşir.
Görürcesine, şeksiz şüphesiz bir imanla, her an görüldüğünü bilmenin heyecanı sarıp sarmalar mü'mini…
O an, kâinatın bütünüyle birlikte, coşkun bir şevkle Allah demenin demi başlar.
O'nu bulmanın, O'nunla olmanın, O'nunla dolmanın cezbesi, vuslat şevkini tetikler.
Bu şevkin temsilcileri, "Biz bu dünyaya bir aşk için âh etmeye geldik" derler.
Her şeyi bir aşk için bilenler, her teşekkürde O'na yapılmış bir şükür görürler; her özür beyanında da, O'na sunulmuş bir af dilekçesi…
O'nu bilmek, bulmak ve sevmek, ibadet aşkı doğurur. Bütün güzel isim ve sıfatlarıyla bilindiği ve dolayısıyla sayısız sebeple sevildiği bir gönülde, O'na kulluk aşkı oluşur.
Mevlânâ gibi, "Ben kul oldum, kul oldum, kul oldum da kurtuldum." diye haykırır. Bu kulluk, diğer bağlılıklara benzemez. Başkalarına kul-köle olanlar gibi acı ve azap taşımaz. Tam tersine, tadına doyulmaz bir manevî lezzetin ve huzurun kaynağıdır.
Yine bu sebeple Mevlânâ, der ki:
"Her köle hür olmak ister ve azat oldukça sevinir. Ben ise, hiç azat olmak istemem. Kul oldukça, kul kaldıkça sevinirim."
Kulluğun tadına varmış olan Mevlânâ, en muhteşem kulluk vesilesi olan namaza âşıktır. Hakk'a âşık kişi, öyle bir abdest almalı ki, hiç bozulmasın… Öyle bir namaza durmalı ki hiç bitmesin…
Bu yüzden de, "Günde beş defa namaz çok değil mi ?" diyenleri anlayamadı. O'nun coşkun yüreği, o sorunun sahiplerine şöyle sesleniyordu:
"Hangi âşık sevgilisine kavuşmak istemez. Hangi âşık kavuşma anını kısaltmak ister?
Hakikî âşık, beş vakit değil, beş yüz bin vakit olsun ister kavuşması… Sevgili'nin huzurundan bir an bile ayrılmak istemez çünkü…"
Ve üzülür, ibadeti böyle anlamayanlara, "ah vah" eder.
Ne demek, "Niçin beş vakit?"
Âşık bütün ömrünü ibadetten ibaret kılmak ister. Zira doymaz huzurunda huzur bulmaya…
Sevgiyle her şey daha güzel, daha tatlı ve daha lezzetlidir.
Bu yüzden insan, yeryüzünde sevgisiz kalmamaya çalışmalı, yüreğindeki sevgileri özel olarak korumaya almalıdır. Zira sevgisiz hayat, acı ve azap haline dönüşür.
Kıymetli şeyler, çok sıkı bir biçimde korunur. Elden çıkmasın, bitmesin, yitmesin, tükenmesin diye üzerine titrenir. Bütün nimetlerin kendisiyle daha da güzelleştiği sevgi nimeti nasıl korunMALIDIR?
Sevgi, sevginin kaynağına bağlanmalıdır. Sevgiyi yoktan yaratıp bize sunan Rabbimizle sağlam bir sevgi iletişimi kurmalıyız.
Kalbimiz, SEVGİNİN SAHİBİ'ne sımsıkı bağlanırsa, sevgisiz kalmaz.
İç dünyamız, sürekli gözetim ve denetim altında bulundurulmalı… Çünkü her şey gibi sevgi de bakıma ve beslenmeye muhtaçtır. Eğer bakımsız ve susuz kalırsa, sevgi de kurumaya başlar.
Sevgi, bütün görkemiyle var olabilmek için, emek ister, çaba gerektirir. Sevgiyi canlı ve güçlü tutmak için feragat, fedakârlık ve vericilik gerekir.
Sevgi, paylaşıldıkça çoğalır, bereketlenir.
Bu bakımdan sevgi cimrileri, eninde sonunda sevgisiz kalmaya mahkûmdurlar.
Seven yürekler, vermeye, sunmaya, paylaşmaya doyamazlar… Çünkü bu suretle donanır yürekleri sevgiyle… Böyle doyarlar sevgiye… Verebilenler, almaya hak kazanırlar sevgiyi…
Bir gün Efendimiz (s.a.v.)'e bir zat geldi ve dedi ki:
"Ya Resûlallah! İçimdeki sevginin azaldığını hissediyorum. Kalbimin katılaşmasını nasıl önleyebilirim?"
Güzeller Güzeli, bu asilâne endişeye, şu harika reçeteyi yazdı:
"Hemen git, bir yetimin (öksüzün) başını okşa…"
Bu ne güzel ve asil bir endişe idi!..
İnsan, cüzdanındaki paranın azaldığını bilir ama kalbindeki sevginin eksildiğini de aynı dikkatle hemen fark edebilir mi?
Seviyesi yüksek insanlar, her şeyden önce gönüllerini gözlerler. Zira gönüldeki eksilmenin ne kadar önemli bir boşluk bırakacağını iyi bilirler.
Ancak, gönül doktorlarının doktoru olan Efendimiz de (s.a.v.) ne güzel bir çözüm sunuyorlar; sevgiyi bereketlendirecek olanın, onu vermek, sunmak, dağıtmak olduğunu söyleyerek…
Hele de, ihtiyacı olan bir yüreğe sunacağımız sevginin, çok daha fazlasıyla dönüp bizim yüreğimizi kavrayıp kuşatacağını açıklaması, her çağa yazılmış bir reçete değil midir?
Yürek söküklerini dikmenin en emin ve kestirme yolu, gerçek sevgiyi samimiyetle paylaşmaktır.
Günümüzün sevgi yetimi ve şefkat öksüzü haline gelmiş insanı, O'nu (s.a.v.) arıyor. Şefkati, savaş dâhil, hayatın bütününe getirmiş olanı… Bugün O'nun has ve halis bir talebesi olan Hz. Mevlânâ'yı bulanlar, inşallah yarın da Güzeller Güzeli Efendimiz'i bulsunlar… Her mü'min bu duanın, hem sözlü, hem de fiilî bir temsilcisi olmak mecburiyetindedir. Yani hepimize düşen temel görev, her yerde, O'nu hatırlatan ve yüksek sevgi ahlakının büyükelçilik seviyesinde temsilcileri olmak…
Almayı düşünmeden veren, SEVGİNİN SAHİBİ'ni bilen... Seven, anlayan, ağlayan güzel insanlar... Sinelerini herkese ve her kesime açan, her yerde bir müjde çiçeği gibi açan yürek kesilmiş insanlar olmak, mü'minin şiarıdır.
Gerçek kul, bilir, bilinir; sever, sevilir… Merhamet gösterir, merhameti emredence korunur, kollanır.
Sevgi özürlüler, kalpleri taşlaşmış olanlardır.
Dünya onlarla yaşanmazlaşır.
Ne mutlu, varlığını sevgiden ibaret kılanlara…Ne mutlu, akleden bir kalp taşıyanlara…
TEŞEKKÜRLER SEVDE ÖĞRETMEN!

3 Temmuz 2008 Perşembe

REGAİP KANDİLİ



SEVGİLİ ARKADAŞLAR,
HAYIRLI KANDİLLER DİLEĞİYLE SICAK GÜNLER İÇİN
DONDURMALI İRMİK HELVASI GETİRDİM SİZE;)
AFİYET OLSUN...
L.G.E


Regaip Kandili veya Regâib Kandili Hicri takvimin Receb ayının ilk Cuma gecesine denk gelen kandil gecesidir. Kökü "arzulamak, meyletmek" anlamlarına gelen regâib sözcüğü Kur'an'da geçmez. İslam kültüründe diğer kandiller gibi önemli bir yeri olan kandilde son İslam peygamberi Muhammed'in iki rekat namaz kıldığına ilişkin çeşitli rivayetler vardır.

Regaip Kandili doğrudan Kur'an kaynaklı olmasa da dinî kültürde zamanla büyük kutlamalarla kutlanmaya başlanmış ve kendisine burada önemli bir yer edinmiştir. Klasik dinî kültürün yanı sıra tasavvuf geleneği ve kültüründe de bu kandil diğer kandiller gibi önemli bir yere sahiptir ve büyük kutlamalarla kutlanır.

28 Haziran 2008 Cumartesi

AFİYET OLSUN!

SEVGİLİ ARKADAŞLAR,
GÜZEL BİR PAZAR GÜNÜ DİLİYORUM,
ZİYARETE GELEN ARKADAŞLARIMA PAZAR KAHVALTISINA SİMİT HAZIRLADIM;)
AFİYET OLSUN...
L.G.E

Ps: fotoğrafta gördüğünüz simitler(HALGUANE, GUBATE) ve tatlı Ayten ablamdan (kuzenim olur kendisi) Emeğine sağlık, biz yedik! size de fotoğrafladım, işin aslı bu!



TATLI HARİKA OLMUŞTU!

27 Haziran 2008 Cuma

GEÇMİŞ OLSUN...



SEVGİLİ FERHAT GÖÇER' İN KAZA HABERİ ÜZDÜ!

KISA ZAMANDA SAĞLIĞINA KAVUŞMASI DİLEĞİYLE...

26 Haziran 2008 Perşembe

EVLİLER OKUYUN, BEKARLAR DERS ALIN...


SEVGİLİ ARKADAŞLAR,
GÜZEL VE KEYİFLİ BİR GÜN DİLİYORUM.
Yaşamda "İnsan ilişkileri" çok önemli. Günümüzde İlişkileri sağlıklı yürütebilmede ne yazık ki çoğunluklu başarılı olunmuyor!
Başarının sırrı; doğru düşünmek, doğru görmek, karşıdakinin gözüyle olaylara bakabilmek ve gerçekten istemekte!
Durumu anlatan Can DÜNDAR yazısını okumayanlar için sayfama aldım.
L.G.E

Can Dündar yine üstatlığını konuşturmuş...

Evlilik , inanmadığım halde içerisinde 17seneyi bitirdiğim bir kurum benim için..
17 senede (abartmıyorum) 40 çift arkadaşımın son verdiği
kurum ayni zamanda da...
Evliliğimin bu kadar uzun sürmesinin gizi belki de kuruma inanmamaktan geçiyor.
Evliliği toplumun dayattığı şekilde yasamamaktan. ..
Nedir bu dayatmalar?
Erkeğin muhakkak kadından yasça büyük olması , eğitim seviyesinin
erkeğin lehine yada en azından eşit olması bunların sadece ikisi... Olmaz,yürümez diyor toplum...
Erkek yaşça büyük olmalı ki, kadına 'höt' dediğinde oturmalı kadın...
Ya da yumuşatıyorlar;
Efendim kadın erkekten önce çöktüğü içi(hani doğum felan)
küçük olmalıymış yaşı...
Eğitimde de böyle..
Kadının çok okumuşu bilmiş olurmuş,evdekalmakmış layıkı ....
EŞiM BENDEN 2 YAŞ BÜYÜK; ne 'höt' dememe gerek kaldı 17 senede,ne de benden önce çöktü...
Yıllar içinde ben yaşlandıkça o gençleşti,
-'Ooo Can bey kapmışsınız çıtırı 'esprilerine muhatap dahi oldum.
EŞiM 3 ÜNiVERSiTE BiTiRDi; ben bi taneyi 9 senede bitirdim..
Ne o bana bilmişlik tasladı , ne ben ona ezik baktım...
Kulağa gelen müzik tekse de, onu oluşturan notalar farklıdır der
Halil Cibran...
Bunu unutmadık biz.
Ben konuşurken o dinledi,ben dinlerken o konuştu 17 sene. o öfkeliyken
ben, ben öfkeliyken o 'haklısın bitanem...'dedik,
Öfke bitip fırtına durulduğunda 'ama bi de böyle düşün' de dedikfikrimizi savunurken.
Farklı insanlar olarak görmedik birbirimizi, aynı amaç içinsavaşan
neferlerdik bu hayatta...
Asla bilmedik ne kadar para kazandığımızı, ortak cüzdanımızdan gerektiği kadar aldık. Ne kadar çalarsa çalsın masanın üstünde telefon, kim bu saatte arayan
karşı cins diye sorgulamadık da ama...Sevginin en büyük dostuydu bizim için 'güven'... Ve güvenin ardına saklanmış bir 'saygı' vardı daima...
Ne kavgalar, ne badireler atlattık 17 senede... Eee ülkeler neler gördü, biz çekirdek aile mi sütlima yaşayacaktık.. .
Bir gün öyle bir girdik ki birbirimize, ben ilk kez odamın
dışında yattım bi gece, misafir odasında...
Gece yarısı kapı açıldı eşim;
-Ne yapıyorsun burda?' diye sordu kapının eşiğinden,'uyuyorum' dedim buz gibi bi sesle...
Gitti, gelmesi 1 dakikasını almıştı elinde yastıkla... 'kay yana' dedi
daracık yatakta. 'ne yapıyorsun?'dediğ imde 'benim yerim senin yanın, sen gelmezsen ben gelirim' dedi...
Anladım ki o gece, en uzun kavgamız yat saatine kadar sürecek...
Ve bence doğrusu da bu...Özen gösterdik o günden sonra, evin her yerinde kavga ettik, yatak odamız hariç.. Kırsak da zaman zaman kalplerimizi, asla kin tutmadık birbirimize. ..
Toplum kurallarıyla oynasaydık bu oyunu belki de 41 inci
çift olacaktık o listede... Ama oyunun kurallarını biz koyduk...
Nede olsa bizim oyunumuzdu, oynanan...
Evlilik; hesapsız içine dalınması gereken bi oyun bence...Topluma kulaklarını tıkayarak hem de... Ne benim, ne debizim sözlerimizle. .. Sadece gönlünüzden geçtiğince ...
Dediği gibi Ataol Behramoğlu'nun '...
Yaşadıkları mdan öğrendiğim bir şey var:Yaşadın mi büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün Evrene karışırcasına.
Çünkü ömür dediğimiz şey,hayata sunulmuş bir armağandır.Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana...

CAN DÜNDAR
Hayat kısa gelen bir battaniye gibidir. Yukarı çekersin ayak parmakların isyan eder. Aşağı çekersin omuzların titrer.Ama yine de, neşeli insanlar dizlerini karınlarına çeker,
rahat bir uyku uyumayı başarır..........

22 Haziran 2008 Pazar

YENİ PAYLAŞIM ALANI


SEVGİLİ ARKADAŞLAR,
EN GÜZEL GÜNLER SİZİN OLSUN, GÜNLERİNİZ SEVGİ İLE DOLSUN...
Blogcudaki bitip tükenmeyen sorunlar ve buna bağlı olarak uzun süren bakımlar beni blogspota itmişti! Fotoğraf sergisi blogumu açarak bir transfer gerçekleştirmiştim. Aynı zamanda, Bloglarda içeriğe göre konuları farklı alanlarda paylaşmak cazip geldi.

Bu pazar günü yeni bir başlangıç yaptım "Paylaşım" başlıklı bir blogum daha oldu!

e-postalarımı kontrol ederken beğendiğim yazıyı sizinle paylaşmak istedim.
Sevgiler...
L.G.E

ANNE KİMDİR / NEDİR?


Bir erkek çocuğun kaleminden çıkmış ..



ANNE, dünyada karşılık beklemeden börek yapan tek insandır. Karşılıksız sevginin ete kemiğe bürünmüş halidir! Ne kadar üzsen de 10 Dakika sonra seni affeden zarif bir memeli türüdür, yağlı bile olsa tiksinmeden saçını okşayan, kucağına yatıran, öpüp koklayan tek varlıktır,meleğin süt verebilenidir.
Yarasın diye muhallebinin içine ciğer katarak çocuğuna yediren manyaklık derecesinde üretkendir.Yemek yemeyen çocuğun dikkatini çekmek için elindeki tencere ve Tavalarla maymunluk yapabilen kişidir, kafayı çocuklarıyla bozmuş,göbek bağı kopsa da yürek bağı asla kopmayan, sevgi dolu fedakar İnsan dişisidir, bulaşık, ütü, vb yaparken bile otomatik olarak çene çalan, kendi kendine konuşan, kadın dırdır denen mereti erkeklere daha küçükten belletendir . Yemek uzmanı, düzen insani, bilgili, kültürlü her şeyi bilen şahsiyettir, yavrularını yol tarafından değil, kaldırım tarafından yürütendir, Dizi dizi incidir lakin gerektiğinde laf sokma dalında da birincidir, sevgiliden ayrılma haberi verildiğinde, 'amaaan ben sana daha güzelini bulurum' diyebilen komik bir karakterdir. 'Oğlum aradım yoktun. Bende mesaj atayım dedim sana. Gelince ara beni EMI aslan evladım. Şapkasız çıkma o karda.

Kara börülcem benim öptüm annen , şeklinde mesajlar atabilen, teknolojiyi ısrarla reddeden, kabullenemeyen, kafasına göre Yorumlayan bilişim düşmanıdır .. *** AMA ... AMA dünyanın en güzel kucağına sahip, en güzel kokan, harikulade bir varlıktır , olmadık yerlerde iyi ki doğurmuşum Ulen seni!' diyen ve benim hatırıma benimle Freddy mercury dinleyen bir sabır ağacıdır,evlatlarını asla ayırmayan, aynı zamanda birbirinden koruyan güç abidesidir evde bir yere uzandığınız an orada temizlik yapacağı tutan, temizlik konusunda kayışı kopardığından temizlikçi gelecek diye evi temizleyen balans ayarı kaçmış temizlik kaynağıdır,Mutfakta yasayan, evde Herkesi idare Eden bir tür canlıdır. Sevginin güçlerini birleştirdiği sonsuz bakiredir !! oğlunun damat - kızının gelin olduğunu görünce, çocuğu mezun olunca,çocuğu gol atınca,çocuğu hasta olunca, çocuğu askere gidince, asmalı kabağı seyredince, Dolar yükselince velhasil buna benzer bir sürü şeye ağlayabilen, bumesajı okurken duygulanıp - gözleri dolabilen,ağlamaya Meyilli bir yapısı olan duygu pınarıdır, son kiiii üç dört; Uzakta dursa da yakın hissedilen, canı hep istenen, asla
vazgeçilmeyen, Dizinin dibinde olmak istenen, evlatların varlığını varlığına armağan edebileceği, *** ıslak - kuru AMA heeeep duygulu*** en önemlisi; kıçı başı oynamayan Tek kadın modelidir...

ENTERESAN!

DOĞADAKİ VARLIKLAR ARASINDAKİ ENTERESAN İLİŞKİLER!


Havuç dilimi insan gözüne benzer. Bilimsel araştırmalar havucun gözlerin kan akışını ve işlevini iyileştirdiğini göstermiştir.

Domateste kalpte olduğu gibi dört odacık vardır ve kırmızı renklidir. Bütün araştırmalar domatesin kalp ve kan için faydalı olduğunu göstermiştir.

Üzüm salkımı kalp şeklindedir, her bir üzüm tanesi kan hücresi gibi görünmektedir ve araştırmalar üzümün ciddi kalp ve kan canlandırıcı bir gıda olduğunu göstermiştir.

Ceviz küçük bir beyin görünümündedir. Ve beyin fonksiyonlar için faydalıdır.

Fasulya böbrek görünümündedir ve böbrek fonksiyonlarını iyileştirir.

Sap kereviz, Çin lahanası ve Rhubarb (bizde yok) kemiklere benzer. Bu gıdalar kemikler için faydalıdır, sodyum oranları eşit ve %23 dür. Gıdanızda yeterli sodyom yok ise vücut kemiklerden çeker ve kemikler zayıflar. Bu gıdalar iskeletinize faydalıdır.

Patlıcan, avokado ve armut kadınların rahim ve serviks sağlığı ve fonksiyonlarını hedefler ve görünümleri bu organlara benzerler. Araştırmalar kadınların haftada bir avokado yemeleri halinde hormonları dengelediğini, istenmeyen doğum sonrası kilolarını azalttığını ve serviks kanserini önlediğini göstermiştir.

İncir tohum doludur ve ağaçta ikili olarak asılarak büyür. İncir sperm sayısını ve hareketliliğini arttırır ayrıca erkek kısırlığını önler.

Tatlı patatesin görünümü pankreasa benzer ve şeker hastalarının glisemik indeksini dengeler.

Zeytin yumurtalıkların sağlığına ve fonksiyonuna yardımcı olur.

Greyfurt, portakal ve diğer narenciye meyveleri kadın göğüsüne benzer ve bunların sağlığına ve lenfin hareketine yardımcı olur.

Soğan vücut hücreleri görünümündedir. Bütün vücut hücrelerinden atık maddelerin temizlenmesine yardım eder. Hatta gözlerin epitelyal katlarının yıkayan gözyaşlarına bile sebep olur.

21 Haziran 2008 Cumartesi

HAYATTAN TAT ALMAK!

SEVGİLİ ARKADAŞLAR,

"ZAMAN ZAMAN YAŞAMDA DEĞİŞİKLİKLER OLMALI"

DİYE DÜŞÜNÜRÜM! TAM BU DÜŞÜNCELER İÇİNDEYKEN

AŞAĞIDAKİ SATIRLARI OKUDUM

VE SİZİNLE PAYLAŞMAK İSTEDİM.



Amaç hayattan tat almaksa

Yaşamınıza daha çok eğlence katın.

Espri yapın. Şakalaşın.

İyimser, olumlu ve yapıcı olmaya çalışın.

Gülmekten de ağlamaktan da korkmayın.

Daha sık tatil yapın.

Daha çok hoş görün, daha sık bağışlayın.

Kin, nefret, düşmanlık ve korkudan uzak kalın.

Dostlarınızı, ailenizi, akrabalarınızı daha sık arayın.

Sevdiklerinize yaklaşın, dokunun, sarılın.

Yeni hobiler edinin.

Kendinizi şımartın.

Veeeeeeee kendimi şımartma yollarını bulmalıyım;)

Kötü bir alışkanlık: Kızgınlık

Gözlemler ve araştırmalar kızgınlık duygusunu abartmanın, sık tekrarlayıp uzun sürdürmenin sağlığı özellikle de kalp-damar sağlığını bozduğunu gösteriyor. Kızgınlığı öfke ve hiddet noktasına taşıyanlarda kalp krizleri, inmeler, kalp-ritim bozuklukları daha sık görülüyor. Bu "huysuz" insanlarda hazımsızlık, şişkinlik, gaz, kramp şeklinde sindirim bozuklukları ile kaşıntılı cilt döküntülerine daha sık rastlanıyor. Kızgınlık özellikle erkekleri ilgilendiren bir sorun. Kadınlarda daha seyrek görülüyor. Erkekler kuyrukta önüne birinin geçmesi, trafiğin kısa bir süre tıkanması ya da bekleme salonlarında sürenin biraz uzaması halinde kolayca kızgınlık ve öfke nöbetlerine kapılabiliyor. Yani erkekler kızgınlık konusunda daha riskli durumdalar. Kızgınlığın sanıldığı gibi genetik bir kökeni filan yok. Tamamen edinsel yani sonradan kazanılan bir alışkanlık! Davranış değişikliği tedavileri ile bu kötü alışkanlığı bırakmalısınız. Klinik Psikolog İlknur Yılmaz

STRESLE BAŞA ÇIKMA YOLLARI

Vücudunuza dar gelen kıyafet giymeyin.

İlaçla yaşamaktan kaçının.

Randevularınızı önceden ayarlayın.

Hafızanıza güvenmeyin; mutlaka yazın.

Aracınızı, bozulmadan servise götürüp bakım yaptırın.

Her kilidin yedek anahtarını yaptırın ve belli yerlerde bulundurun.

Daha sık 'hayır' deyin.

Yapacaklarınızı öncelik sırasına sokun.

Zamanınızı israf etmeyin.

Öğle ve akşam yemeklerini basitleştirin.

Kötümser insanlardan uzak durun.

Önemli evrakın birden fazla fotokopisini çektirin.

Evde çalışmayan ne varsa tamir ettirin.

Yapmaktan hoşlanmadığınız işler için yardım isteyin.

İhtiyaçlarınızı önceden belirleyin.

Bir defada yapılması zor büyük işleri, küçük parçalara ayırın.

Etrafı toplayın, dağınıklıktan kurtulun.

Gülümseyin.

Bebekleri gıdıklayın.

Dost bir kediyi veya köpeği okşayın.

Kendinizi, bütün soruların cevabını bilmekle yükümlü hissetmeyin.

Bazı şeyleri de bilmeyin.

Karşılaştığınız insanlara, onların hoşuna gidecek bir şey söyleyin.

Yağmur yağmasını isteyin; yağınca yağmurda yürüyün.

Arada bir çarşı hamama gidin.

Kendi kendinize, nerede eski günler, her şey daha güzeldi demekten vazgeçin.

Verdiğiniz kararın ne anlama geldiğini iyi düşünün.

Kendinize güvenin..

Nüktedan olun.

Sizi mutlu edecek bir şey yapmayı yarına bırakmayın.

Hiç tanımadığınız insanlara yürekten bir merhaba deyin.

Eski bir arkadaşlarınızla karşılaşınca ona sıkıca bir sarılın.

Hava açıksa, gece yıldızları seyredin.

Bir şarkıyı ıslıkla çalmayı öğrenin.

Arada bir şiir okuyun.

Kendinize bir demek çiçek alın. Bir çiçek koklayın.

Yardım istemekten çekinmeyin; alamazsanız üzülmeyin.

Görünüşünüze özen gösterin.

Her şeyi kararında yapın; ifrata kaçmayın.

Nerede gerekiyorsa, orada mutlaka gerekli emniyet tedbirini alın.

Daima daha iyisini yapmaya çalışın, ama mükemmeliyetçi olmayın.

Resim ve heykel sergilerini gezin.

Ayakkabınızı boyatın.

Berbere gidin.

Kendi kendinize bir şarkı mırıldanın.

İyi bir müzik dinleyicisi olun.

Kendi kendinize yetmeyi öğrenin.

Her gün biraz idman yapın; her fırsatta yürüyün.

Dünyanın en yetenekli insanı olmadığınızı kabul edin; gerekiyorsa elimden ancak bu kadar geliyor deyin.

Yeni moda birkaç şarkıların sözlerini ezberleyin.

İşe erken gidin.

İşe her gün aynı yoldan gitmeyin.

Amirinizden izin alıp bazen işten erken çıkın.

Kırlarda dolaşın.

Maça gidip bağırın.

Başkaları dilemeden, siz onlara iyi günler dileyin.

Teşekkür edin.

Arabanıza güzel koku yayan bir alet koyun.

Evde kendi kendinize yemek pişirin, güzel bir sofra kurun, sonra da afiyetle yiyin.

Başkalarını adam etmekten vazgeçin.

Severken karşılık beklemeyin.

Sinemada film seyrederken patlamış mısır atıştırın.

Bir ağaç, olmazsa bir çiçek dikin.

Şişmanlamayın.

Hatıra defteri tutun.

Bir hela temizleyin.

Káğıttan bir uçak yapıp uçurun.

Bir derneğe veya kulübe girin, arkadaş edinin, toplantılara katılın..

Mutlaka yeterince uyuyun.

Az konuşun, çok dinleyin.

İş arkadaşlarınıza ve dostlarınıza iltifatı esirgemeyin.

Bir güne yapılacak çok şey tıkıştırmayın.

Acelesiz yaşayın; daha önünüzde yaşanacak çok güzel günler var.



Stresli davranmak, doğuştan gelen değil, sonradan kazanılan kötü bir huydur; bunu unutmayın.





Son söz: Öfkeyi, kendinize zevk edinmeyin.

TANGO



Her kent, tarihi, efsaneleri, abide ve caddeleri, kendine ozgu bircok ozellikleriyle digerlerinden ayrılır. Kuskusuz sanatı ve muzigi de farklılık gosterir. Gercekten, basit bir melodi bize bir yoreyi, bir sehri anımsattıgı gibi, onu duslerimizde yasatabilmemiz ve hic gormemis olsak da ozleyebilmemiz icin yeterde artar bile. Boylelikle, Viyana valslerinden, Napoliten sarkılardan, Habanera’dan, Madritlilerin Chotis’lerinden soz edebiliyoruz. Her kentin muziginde o yore insanının kimligini bulabilecegimiz gibi, sokaklarında kendiliginden dogmus mırıltıların, seslerin sevinc ve huzunlerin herhangi bir melodide somutlastıgını gorebiliriz. Aynı sekilde tangoda, Buenos Aires’in ve Buenos Aires’linin muzigidir.

Buenos Aires, guney yarımkuredeki en onemli sehirlerden biridir. 35.paraleldedir. 1536 yılında kurulmus, 1542 de tahrip edilmis, 1580 de yeniden ve temelli olarak kurulmustur. Uc asır sonra 1880 yılında ise Arjantin’in baskenti olarak ilan edilmistir.

Devamı için...
Vikipedi...